-
1 görmüş geçirmiş
умудрённый о́пытом, вида́вший ви́ды, быва́лый -
2 görmüş geçirmiş
adj. experienced, seasoned, ripe -
3 görmüş geçirmiş
experienced, worldly-wise -
4 görmüş geçirmiş adam
man of the world -
5 görmüş geçirmiş kimse
a man/woman of the world -
6 görmüş geçirmiş olmak
to have been around -
7 جهان ديده
görmüş geçirmiş -
8 бывалый
-
9 worldly-wise
görmüs geçirmis, gün görmüs, piskin -
10 man of the world
görmüs geçirmis kimse -
11 тёртый
rendelenmiş; görmüş geçirmiş* * *1) ... rendesi; rendelenmişтёртые я́блоки — elma rendesi
2) перен., разг. ( бывалый) görmüş geçirmiş, kös dinlemiş -
12 seasoned
adj. kurutulmuş, çeşnili, baharatlı, terbiyeli, terbiyeli (yemek), olgun, görmüş geçirmiş, savaş görmüş* * *1. lezzet ver (v.) 2. deneyimli (adj.)* * *adjective (experienced: seasoned political campaigners.) tecrübeli -
13 görmek
ви́деть* * *-ür, -i1) ви́деть, уви́деть2) испы́тывать, пережи́тьgörüp geçirmek — мно́гое повида́ть / испыта́ть
ameliyat görmek — перенести́ опера́цию
çok görmek — а) мно́го повида́ть на своём веку́; мно́го пережи́ть; б) счита́ть изли́шним
görmediği kalmadı — он всё испыта́л
savaş görmek — пережи́ть войну́
3) находи́ть, счита́ть; рассма́тривать какdurumu kötü görmek — счита́ть положе́ние плохи́м
düşman görmek — счита́ть враго́м, ви́деть врага́
4) - den брать, получа́ть, извлека́ть5) почу́вствовать, осозна́ть6) име́ть, заиме́тьcebi para gördü — у него́ в карма́не завели́сь де́ньги
7) навеща́ть, посеща́ть кого8) встреча́ться, ви́деться с кем9) ви́деть, быва́тьoraları gördüm — я быва́л в тех места́х
10) выступает в роли вспом. гл.hesap görmek — рассчита́ться
hizmet görmek — служи́ть
masraf görmek — нести́ расхо́ды
••- gör bak- göreceği gelmek
- göresi gelmek
- göreyim seni!
- görmezden gelmek
- görmediğe dönmek
- görmemişe dönmek
- görmüş geçirmiş
- görüp gözetmek -
14 вид
görünüş,biçim; tavır,kılık kıyafet; hal; görünüm,manzara; tip,tür,çeşit* * *I мвне́шний вид — (dış) görünüş; kılık (kıyafet) ( одежда)
с видом победи́теля — galip tavrı ile
у неё жа́лкий вид — acıklı / acınacak bir hali var
у него́ был расте́рянный вид — şaşırmış görünüyordu
2) ( состояние) halв пья́ном виде — sarhoşken, sarhoş olduğu halde
в тако́м виде тебе́ идти́ нельзя́ — bu halinle gidemezsin
их едя́т и в све́жем виде — bunlar taze iken de yenir
3) (пейзаж, перспектива) görünüş, manzaraо́бщий вид — genel görünüş
вид сбо́ку — yandan görünüş
кварти́ра с видом на́ мо́ре — deniz manzaralı daire
4) ( поле зрения) в соч.на вид у́ у кого-л. — birinin gözü önünde
скры́ться и́з виду — gözden kaybolmak
при виде опа́сности — bir tehlike görünce / görününce, tehlike karşısında
5) (ви́ды) мн. ( предположения) tahminlerвиды на урожа́и — ürün / rekolte tahminleri
••на вид ей со́рок (лет) — kırk yaşında görünüyor / gösteriyor
на вид ей лет со́рок — görünüşe göre kırklık var
на вид он моего́ во́зраста — benim yaşımda gösteriyor
э́то был симпати́чный на вид мужчи́на — sempatik görünüşlü bir erkekti o
с виду я́блоко хоро́шее — görünüşe göre / görünürde elma iyidir
в виде ша́ра — yuvarlak biçiminde
изда́ть в виде отдельной кни́ги — ayrı bir kitap halinde yayımlamak
у нас все на виду́ — gizlimiz saklımız yok
не пода́ть / не показа́ть виду — renk vermemek, belli etmemek
он вида́л виды — görmüş geçirmiş bir adamdır
име́ть в виду́ — ( подразумевать) kastetmek; ( учитывать) hesaba katmak, aklından çıkarmamak
под видом корреспонде́нта — kendisine muhabir süsü vererek, muhabir kılığına girerek
под видом кри́тики оши́бок — hataların eleştirisi kisvesi altında
под видом обеспе́чения / наведе́ния поря́дка — asayişi sağlama paravanası altında
под видом экономи́ческой по́мощи — ekonomik yardam görünüşü altında
под видом торго́вого су́дна — ticaret gemisi kisvesi altında
он сде́лал вид, что пове́рил — inanmış göründü
мы сде́лали вид, что не слы́шим — duymaz göründük
я сде́лал вид, что не по́нял — anlamazlığa vurdum
(в таки́х слу́чаях) он де́лал вид, что за́нят де́лом — iş yapıyor görünürdü
он сде́лал вид, что не узнал меня́ — beni tanımamazlıktan geldi
я то́лько де́лал вид, что пишу́ — yazmıyordum, yazarmış gibi yapıyordum
он смути́лся, но не по́дал виду — bozulduysa da belli etmedi
ни под каки́м видом — asla
II мупустить и́з виду — gözden kaçırmak
1) tip, tür, çeşit (-di)но́вые виды тка́ней — yeni kumaş tipleri
не́которые виды проду́кции — bazı ürün türleri
зи́мние виды спо́рта — kış sporları
виды люби́тельского спо́рта — amatör spor dalları
разли́чные виды спо́рта — çeşitli sporlar
оди́н из видов спо́рта — spor dallarından biri
стать национа́льным видом спо́рта — ülkenin ulusal sporu olmak
состяза́ния проводи́лись по десяти́ видам спо́рта — yarışmalar on dalda yapıldı
таки́е виды изобрази́тельного иску́сства, как жи́вопись и скульпту́ра — resim ve heykelcilik gibi sanatlar
2) биол. tür -
15 умудрённый
в соч.умудрённый жи́зненным о́пытом — görgülü, görmüş geçirmiş
-
16 experienced
adj. deneyimli, kaşarlanmış, tecrübeli, usta, görmüş geçirmiş, görgülü* * *1. dene (v.) 2. tecrübeli (adj.)* * *adjective (having gained knowledge from experience; skilled: an experienced mountaineer.) tecrübeli, deneyimli -
17 man of the world
halden anlayan adam* * *(a sophisticated man who is not likely to be shocked or surprised by most things: You can speak freely - we're all men of the world.) hayat adamı, görmüş geçirmiş kişi -
18 ripe
adj. olgun, olmuş, dinlendirilmiş, ergin, bekletilmiş, pişkin, erişkin, görmüş geçirmiş, kemâle ermiş, uygun, hazır, ameliyata hazır (apse), açık saçık, müstehcen, sulu* * *olgun* * *((negative unripe) (of fruit, grain etc) ready to be gathered in or eaten: ripe apples/corn.) olgun- ripeness- ripen
- ripe old age
- ripe age -
19 herumkommen
herumkommen v/i <unreg, -ge-, sn> dolaşmak;(um -den) fig kaçınmak, kurtulmak, fam sıyrılmak;sie ist weit herumgekommen o görmüş geçirmiş biri(dir) -
20 görmek
görmek <- ür> v/t sehen; jemanden besuchen; sich mit jemandem treffen, mit jemandem zusammenkommen, jemanden sprechen; Zeuge werden (G oder von D); etwas (A) halten (für A); betrachten (als); Gutes, Interessantes, Liebe erfahren, jemandem entgegengebracht werden; sich (D) einen Film ansehen; Leid erfahren, erdulden; Schlacht, Ereignis verfolgen; fam bestechen;az görmek für gering, ungenügend halten;güneş görmek sonnig sein;hizmet görmek dienen, tätig sein;iş görmek eine Arbeit verrichten;iyilik görmek Gutes erfahren (-den von D);tedavi görmek in Behandlung sein, behandelt werden;yardım görmek Hilfe bekommen, (jemandem) geholfen werden;-den ders görmek bei jemandem Stunden nehmen;-i göreceği gelmek → görecek;önceden görerek söylemek voraussagen;-i görüp geçirmek erleben, durchmachen (A); Operation überstehen;görüp gözetmek jemanden betreuen;görür gibi olmak (so) scheinen;gözü parayı görmek nur aufs Geld sehen;görmüş geçirmiş (welt)erfahren; Blick verständnisvoll;görmediği kalmadı ihr blieb nichts erspart;-meye görsün (oder gör) etwa wenn einmal …, was einmal …: aklına esmeye görsün, … wenn er sich etwas in den Kopf gesetzt hat, …;-i görme (viel, wunderbar) … elmaları görme Äpfel hat der (wie …)
- 1
- 2
См. также в других словарях:
görmüş geçirmiş — sf. Görgülü, geçmişte iyi günler yaşamış, güngörmüş, deneyimli Onlar kişizade, görmüş geçirmiş bir ailedir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
görmüş — sf. Görme işini yapmış olan Birleşik Sözler görmüş geçirmiş güngörmüş sonradan görmüş … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçirmek — i 1) Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak 2) e Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek Kalanımızı peşine takarak Murat suyunun karşı kıyısına geçirdi. K. Bilbaşar 3) i, e Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek Odanın eşyasını öbür… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hazandide — sf., esk., Far. ḫazāndīde 1) Görmüş geçirmiş 2) Solgun, sararmış, solmuş Sıska ve hazandide söğüt ormancığının içindeki geniş yolu takip ederken, sanki durmak istiyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçın kurası — is. Kolay kolay aldanmayacak kadar görmüş geçirmiş kimse O kaçın kurası, gürültüye pabuç bırakır mı? … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelli felli — sf. Kılığı kıyafeti düzgün, olgun ve gösterişli (kimse), kerli ferli Eczanenin akşam müşterileri hep kelli felli, efendiden, görmüş geçirmiş insanlar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulağı kesik — sf., ği Görmüş geçirmiş, deneyimi fazla olan, uyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
tecrübeli — sf. Tecrübesi olan, görmüş geçirmiş Odacı, tecrübeli gözlerle ona bakıyordu. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
feleğin çemberinden geçmiş — hayatta acı tatlı günler görmüş geçirmiş, olgunlaşmış, deneyim kazanmış Oyuna bir de kalender, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar komiser koyacaksınız. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir gömlek fazla eskitmiş olmak — birinden daha yaşlı ve daha görmüş geçirmiş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cihandîde — (F.) [ ﻩﺪید نﺎﺨﺝ ] görmüş geçirmiş … Osmanli Türkçesİ sözlüğü